Friday, January 29, 2021

Poem

 The house is empty the sheets are neat,

 I want to see you in the backseat.

You know our son did not use any teat

 I will put you in a pot and eat.


Saygılar saygılar.

Friday, November 6, 2020

Yıllar geçse de üstünden

 




Bu kalp seni unutur mu?

Görmüş olduğunuz şu karakter yaratma ekranı bile bana içten içe, büyük bir mutluluk veriyor.


Monday, July 6, 2020

Poem

I would like to be the first one to celebrate your day,
Alas, I don't know who is the hunter who is the prey?
Sometimes it's hard to see the colors other than grey,
But the woods are lovely, aren't they?

Saygılar saygılar.


Tuesday, January 12, 2016

All our times will come



 İçinde bulunduğum ruh halini daha iyi tasvir edebilecek bir görsel olamazdı sanırım. Sevmediğim bir işte çalışıp kapitalizmin köleleri arasında yerini alan ben, corporate Marshall Erickson, bir iş arkadaşımın daha yeni ufuklara yelken açmasıyla beraber yine, yeniden existential vacuumu iliklerime kadar hissetmeye başladım. Bir işlemci upgrade'i bir de yeni ekran kartı alırım, 3-5 kuruş koyar cebime kendimi yollara vururum diyerek tam beş sene evvel girdiğim işten emekli olacakmışım gibi bir his gelip kalbimin tam orta yerine yerleşiyor, oradan mideme oradan bacaklarıma ordanda gözlerime..


 Sonra bu küçük koala bana sarılıyor, çenesini omzuma dayayıp "ba-ba" diyor ve bütün dünya duruyor.


 İzninizle yazımı yine edebi değeri ben öldükten çok sonra anlaşılacak olan bir poemimle sonlandırmak istiyorum.

Life is short,
and pleasures few
the ship is holed
and drowned the crew
we swim and swim
but there is no shore
we are in a room
without the door.

Saygılar saygılar.


Monday, January 26, 2015

What can i do? Sometimes.


Kimine göre uzun kimine göreyse kısa olarak değerlendirebilen bir zaman aralığı içerisinde türlü türlü şeylerle uğraşmaktan siz değerli okurlarımla ilgilenemediğim icin vicdan azabı cekmeye, uykusuz geceler gecirmeye baslamıstım.

Şunu söylemeliyim ki yakın gelecekte edebi değeri, üzerinden en az bir asır gectikten sonra anlaşılabilecek olan bir takım paylasımlarda bulunmayı planlıyorum. Bunlardan bazıları aşağıda gördüğünüz şiir gibi eskiden müstakbel olan eşime yazdığım paradigmalardandır. Tüm bunları yukarıda gördüğünügünüz alakasız görselle şenlendirme çabalarımı taktir edersiniz umarım.
( evet göz bantları, halatlar, köpükler falan )


Jumping spiders surrounded me
I just want to drink a cup of tea
They've almost finished their sticky web
i hate the bank that called TEB.

You know these are irrelevant and just for fun
but the facts is i am the sky and you're the sun.
I can feel your warmth even if its night
And in the morning, i'll be there to hug you tight.

Saygılar.

Fonda çalıyordu : Hozier - Take me to church.
Türkcesi ; Haydi beni camiye götür ("haydi"yi ben uydurdum "cami" ise interpretation.)

Sunday, January 12, 2014

There is something going on

Hayatımın en büyük gününün üzerinden 202 gün 20 saat ve tam tamına 5 dakika geçti.

Çarpan sayısını 18'e cıkartarak cıktıgım 3.6 ghz da problem yaşamadım ve 19'a cekip 3.8 ghz'ı zorladım fakat stabilite sorunları nedeniyle voltajı 1.45 e cekmem gerekti.

Su an 3.8 ghz da yaklasık 1 saattir stabil sekilde calısmaktayım.

Kuzey köprüsünde herşey yolunda görünüyor.

Esen kalın.